Hürrem Sultan Hamamı

tarafından
517
Hürrem Sultan Hamamı

Hürrem Sultan Hamamı ve HAMAM KÜLTÜRÜ Hamamın tarihi Romalılara kadar uzanır. Vezüv yanardağının patlamasından sonra küller altında kalan Pompeii şehrinde yapılan kazılar, Romalılar’ın kullandıkları hamamları ortaya çıkarmıştır. Bu hamamların yalnız temizlik için değil, zevk ve eğlence için de yapıldığı anlaşılmaktadır. Romalılarda sınıf farkı olduğu için, hamamlarda kölelerle asillerin giriş kapıları ve yıkandıkları yerler ayrılmıştı. Roma hamamlarında ayrıca buhar banyosu yeri, soğuk ve sıcak su havuzları da vardı.

Osmanlılar, İstanbul’u maddi anlamda fethetmişler, ama Roma’dan devraldığı zengin mirasın etkilerini yansıtan Bizans da, diğer pek çok şeyi gibi, hamamlarıyla Osmanlıları fethetmiştir. İmparatorluğun en görkemli döneminde, şehrin her mahallesinde sıcak ve soğuk banyoları, çeşmeleri, kubbeli mermer odalarıyla, haftanın belirtili günlerinde de sadece kadınlara açık olan bir hamam mutlaka bulunurdu. Hamamların Osmanlı Kültüründe bu denli önemli bir yer tutmasının en temel nedeni din’di. Kur’an’a göre temizlik dindarlığın önemli değil, “asli” bir parçasıydı. Bu mermer tapınaklar banyo, masaj ve sohbetten oluşan bir toplumsal yaşamın ortaya çıkmasını sağlıyordu. Arkadaşlık ve kısmet bulma arzusu da hamama gidilmesinde sağlık ve din kadar önemli yer tutardı. Zira, özellikle kapalı kapılar ardında yaşamını sürdürmek zorunda olan Osmanlı kadınının sosyalleşebildiği tek yer burasıydı. Varlıklı kadınlar bile evlerinde özel hamamları bulunmasına rağmen, haftada en az bir kez mahalle hamamına giderlerdi. Hamama, havlu, fırça, kına, sürme, bir kalıp Girit sabunu ve sedef kakmalı nalınlarıyla beraber ve hizmetkarlar eşliğinde gidilirdi. Bu törensel hazırlık, hamamda bir kaç saatin değil, neredeyse bir günün geçirilmesinden kaynaklanıyordu.

Bin yıldır temizliğin, şifanın aynı zamanda eğlencenin ve sosyal paylaşımın önemli bir temsilcisi olan hamam geleneği, Ayasofya Hürrem Sultan Hamamı’nda günümüze uygun bir bakış açısıyla yeniden yorumlandı. Sultanlara hizmet vermiş olan bu tarihi hamam, suyun arındırıcı gücünü geçmişten bugüne uzanan eşsiz bir atmosferde ziyaretçilerine sunuyor.

“Umut ederim ki, zamanın sonuna ve kıyamete dek yaptıklarıma göz gezdirecek temiz yürekli dostlar, çabamdaki ciddiyet ve gayreti öğrendiklerinde; insaflı bir gözle bakıp, beni hayır dualarıyla yad ederler, inşallah.” Mimar Sinan

İstanbul’da Ayasofya Müzesi ile Sultanahmet Camii arasında yer alan Türk hamamı; Kanuni Sultan Süleyman’ın eşi Hürrem Sultan tarafından, Mimar Sinan’a 16. yüzyılda (1556 – 1557) Aya Sofya’nın yanına, 532 yılında tamamen yıkılan tarihi Zeuksippos Banyoları’nın bulunduğu yere inşa ettirilmiştir. 1910 yılına kadar aktif olarak kullanılan hamam, uzun yıllar kapalı kalmıştır. Sultan Ahmet cezaevinin dolu olduğu zamanlarda mahkumların da tutulduğu hamam, dönem dönem kağıt deposu ve benzin deposu olarak da kullanılmıştır. İstanbul’un abidevi eserlerinden olan Ayasofya Hürrem Sultan Hamamı 1957 – 1958 yıllarında onarılmış ve 2008 yılına kadar kamuya ait halı satış mağazası olarak kullanılmıştır.

Klasik devir Osmanlı hamamları üslubundaki yapı, çifte hamam şeklinde ve 75 m uzunluğundadır. Bu hamamda, Türk hamam mimarisinde bir yenilik olmak üzere ilk defa kadınlar ve erkekler kısmı aynı eksen üzerinde yapılmıştır. İki bölümün sıcaklık kısımları bitişiktir, soyunmalıklar eksenin iki ucunda yer alır. Erkeklerin soyunmalık, soğukluk ve sıcaklığını kadınlar kısmı nın sıcaklık, soğukluk soyunmalığı tekip eder. Binanın duvarları bir sıra kesme taş, iki sıra tuğla olarak örülmüştür. Erkekler kısmının soyunmalığında cephede üstte dörder, kadınlar kısmı soyunmalığında ise üçer sivri kemerli pencere vardır. Kapının bütün kubbeleri kurşun ile kaplıdır.

Erkeler kısmı cephesinde diğer hamamlardan farklı olarak ortasında bir kubbe olan sütunlu bir revak yer alır. Kubbe ve revak tavanı tuğla dekor ile süslüdür. Hamamın abidevi giriş kapısının kemerinde bir kırmızı, bir beyaz palmet dekoru ve üzerinde yeşil zemine altınla yazılmış kitabe bulunmaktadır. Soyunmalık kare şeklindedir ve üzeri kubbeyle örtülüdür. Kubbeye geçiş trompla sağlanmıştır. Kubbenin etrafını zikzak şeklinde bir yaprak frizi çevirir. Ayrıca dört duvarda sivri kemerli nişler yer alır. Dikdörtgen bir plan gösteren bu kısımdan, üzerinde 3 kubbe bulunan soğukluğa, oradan da bir kapıyla sıcaklığa geçilir. Soğukluğun sağ tarafında helalar, solda ise usturalık yer alır. Planı haç şeklinde olan sıcaklığın 4 eyvanı ve 4 halveti vardır. Halvetler, müstakil odalar halindedir ve üzerleri küçük kubbelerle örtülüdür. Ortada sekizgen bir göbek taşı bulunur. Bu kısmın önceleri renkli mozaikle kaplı olduğu bilinmektedir. Kubbe, sekizgen mekanın duvarlarına oturtulmuştur.

Kadınlar tarafı da erkekler tarafıyla aynı plandadır. Fakat bu kısımda soyunmalık erkekler tarafındakinden daha küçüktür. Kare mekanı yine kubbe örter.

İstanbul’un abidevi eserlerinden biri olan bu hamam, uzun yıllar kapalı kalmış, depo olarak kullanılmış ve 1957-1958’de onarılmıştır.

2008 yılında başlanan restorasyon ile 2011 yılında tekrar kullanıma açılmıştır.